BLOGGER TEMPLATES AND TWITTER BACKGROUNDS

26 Temmuz 2009 Pazar

Mutlu anlarımı katleden bir azılı katil karamsarlık. En cici elbisesini giyip yanıma gelip cilveli haliyle beni kandırıveriyor, tüm keyfimi kaçırıveriyor. Oysaki mutlu olmaya değer bir şeyler bulmuşken kaybetmemek lazım. Sıkı sıkı tutunmak lazım mutluluklara. Onlar o kadar az ve özelller...

19 Temmuz 2009 Pazar

Gülümseme Zamanı

Kaç kez kesinlikle yapmam dediğimiz şeyleri yapmadık ki?
İnsan en çok, sözü kendine geçirmeye çalışırken zorlanıyor aslında. Geçiremediği zamanlarda da sonuç iyiyse üzerinde durmuyor; ama kötü ise pişmanlık zulmüne bırakıyor kendini...
"Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir" demiş Herakleitos. Ne de doğru söylemiş! Değişiyiorum, sınırlarım değişiyor. Başkalaşıyorum günden güne, özü temiz belki hala bir yanı o küçük kız çocuğu, ama olayları bakışı farklı. Artık kirli olma anlayışı bile farklı...
Büyük bir değişimin ortasındayım yine şimdi. Nerden geldi bu adama böylesine uzanacak cesaret ? Tanrı, bu yıl bunca istenmeyen adamı bu adamı istediğimi anlamak için mi çıkardı karşıma?...Yürüyorum ben, durmak için geç artık. Düşüp de dizlerimi kanatırsam yanımda beni saracak insanlar var biliyorum bunu. Bu yüzden gidiyorum. Ayaklarım yerden kesildikten sonra yere geri dönüşüm çok mu sancılı olur bilemiyorum; ama güzel şeyler bu kadar sancıya değer sanırım. Zaten onca sancıydı beni ben yapan...Şimdi biraz gülümseme zamanı... Bu sefer değişken mutsuzluk olsun ve yerine kocaman bir mutlulğa kollarımı açayım...Gülümseme zamanı şimdi...

11 Temmuz 2009 Cumartesi

Kara Delik

Ruhum çok yoruldu. Nasıl isterdim dingim bir liman bulmayı. Oysa hayatımın her alanı cehennem yeri olmuş yine.Cehennemin ortasında ruhumdaki bulantı ile günahlarımdan arınır gibiyim adeta. Bu dünyaya ait tüm nefsani pisliklerimi bu dünyada kusuyorum sanki...
Karamsar gibi görünsem de mutlu olabileceğimi düşündüğüm her deliğe şuursuzca atlıyorum aslında. Sonra o delikte debelenip sıkışıp kalıyorum. Gerçekten çıkmamı gerektirecek nokta da kurtulmayı beceriyorum; ama nedense ilk önce sonuna kadar savaş veriyorum o delikteki bir yaşama ait olabilmek için. Ne zaman ki yaşamsal fonksiyonlarım duruyor, o zaman tırnaklarımla yırtıp çıkabiliyorum o delikten.Kim bilir kaç olaya, kaç kişiye ait kara deliklerim var. Sürekli artıyorlar...
Hep bir son raddem var...Belli etmediğim sonlarım var kimi zaman geleceği önceden tahmin edilemeyen. Son nefesimi, son yaşamsal fonksiyon problemimi ne zaman yaşarım belli olmuyor. Sabrı ve dirayeti köpük köpük taşan biriyim ben...

6 Temmuz 2009 Pazartesi

Belirsizliğim

Yine içimdeki umut kırıntılarını kuşlar alıp götürdü biraz önce. Bu yılın bir klasiği olarak bir kez daha elimi attığım bir şey kurudu.
Tanrı'm ne çılgınca bir şey sürekli aramamak ve bulamamak... Sürekli çabalamak ve başa dönmek, sürekli çıkmaz yollarda bir başına kalmak...Olan yine kendine oluyor. Yine canın yanınca BEN oluyorsun, yine suçlanınca SEN oluyorsun..
Zaten söylemekten çekinirken isteklerimi, bu kadar zor fısıldamaya çalışırken kalbimdekileri bir de duymazdan gelindiğini görmek ne acı...
Hep derim belirsizlik en nefret ettiğim şeydir hayatta. Ama hiç bitmez belirsizlik çukurunda debelenmelerim. Bu sefer belirsiz bir yoldayım... Sıfatsızım, yalnızım ve çoğu zaman hiçim. Ama hala burdayım. Neden?
Böylesine kötü bitecekse, biterken kara kelimeler dökülecekse ağzından, her defasına bu kadar keskin senler ve benler olacaksa ben niye hala burdayım Tanrı'm? Basit bir masal kahramını olup da yeri geldiğinde masal dışına şutlanması ihtimal bir süblimleşmiş yaratık mı olacağım?
Peki ya BEN?
Onu bırak da Tanrı'm yine benim gurur yerlerim ağrıyor. Ağrı kesicilerle uyuşuyor bir an için ama sonrasında öyle bir darbe alıyor ki sancımaya başlıyor. Söylesene ne zaman öleceğiz BİZ?
Öldürmeyeceksen süründürme, bari seratonin dolu haplarım olsun ve huzurlu, mutlu olayım...
Hadi ama, bu kadar belirsiz olmasın...

5 Temmuz 2009 Pazar

Farkındalık Fıtratı

Hayatta kendimi donanımlı hissedeceğim bir yaş yok sanırım..
19 oldum. Bazınıza göre çok genç, bazısına göre büyümüş biriyim. 19 yıllık bir toyum aslında...Ve de başta söylediğim gibi kendimi bu hayata karşı donanımlı hissedebileceğim bir yaş dilimi olamayacağını düşünüyorum. Değişen her dönem kendi içindeki kuralları ve savaşları, kendi içindeki dengeyi getiriyor. Dengede kalmayı, sarhoş olup da düz yürümeyi becerebilmek hayat... Farkındalıkla yaşayabilmek aslında hayatı yaşanır kılmanın ilk şartı.
Bırakın dünyayı anlamayı becermeyi insanoğlunun kendini, kendi gerçeğini kavrayabilmesi bile kaç yıllık bir hayatta tamamlanabilir ki.... Bazılarımızın farkındalığı yok ve olmayacak. Herkes boyunun ölçüsüne göre yaşar. Bazılarının fıtratı yani programı farkındalıkla dolu değil...