BLOGGER TEMPLATES AND TWITTER BACKGROUNDS

28 Aralık 2008 Pazar

MORG

Keyif dolu bir anında en olmadık şeye takılıp,kafasındaki milyonlarca harfi bir araya getirip doğru cümle ve manayı kaybedebilen biriyim ben.O kadar ki değer hissiyatının bendeki karşılığını ben bile bilemiyorum artık.Kavramlarımın arkasında yatan gerçekleri birilerinin asla göremeyeceği bir morga kaldırdım.Soğuk ve görülmek istenmeyecek kadar ürkütücü olsun istedim.Ama bazılarını o morgun dışına taşıdım,su yüzüne bıraktım.Sıcaklığımla yanın istedim...Çok sıcak ve çok soğuk arasındaki dayanılmaz dengesizlikle sarsmak istedim.Bazen saydam duvarlar inşa ettim morga,içindekileri görün ;ama yaklaşmaya cesaret edemeyin diye.Bazense kalın tuğlalarla ördüm ,gözlerimden haykıran çığlıklarımın dehşetine kapılmayın diye.
Ortası neresi?Ortada olmak ne demek?Hiç bilemedim.Merak da ediyorum bunun öğrenilebeileceği bir yaş,bir yaşam deneyimi olup olmadığını.Kahkahalarım yüksek sesli,ağlayışlarım hıçkırıklı benim.Gülümsemem tüm yüz çizgilerimle donatılmış.O derece belirgin hepsi.Göstermek istediklerim öylesine ortada,öylesine aleni..
Reddetmek ve reddeilmek üzerine düşünüyorum şimdi.Bazen bir bakışın dahi reddetmek olduğu zamanları.Geri bildirimsiz çığlıkları...Gerçekten reddetmenin ve reddedilmenin ne olduğunu bilemeyecek kadar çocuk buluyorum kendini.Genele indirgediğim ve altında yatan gerçek sebepleri göremedğim için kendime isyan ediyorum.
Karmaşık aklımla yakaladığım cümleleri diziyorum buraya.Beklenilenin aksine keyifsiz değilim bunu yazarken...Sadece yüklerini atmaya çalışan biriyim.Arınmak ne demek bir de ona bakmak istiyorum.Birileri belki bir gün morga bakmaya gelebilir diye.Benim ölüm fobim var ben bile gidemiyorum o morga...Sadece içerde ne var onu biliyorum ya da bildiğimi sanıyorum...

25 Aralık 2008 Perşembe

Geldim

Her zaman yazmak için kötü hissetmeyi beklememe gerek yokmuş.Şimdi elleirimde umutlarla dökülüyorum sana.Umudumun sardığı kalemimle gözlerimde varolan güzelliği görmeni,hissetmeni istiyorum.Uzun zaman oldu kendimi iyi hissetmiyorum diyeli farkındaysan.Bir ömür gibiydi adeta.Yakıp yıktım hatta kendimi iyi hissetmeme ilaç olacak her şeyi...
Zamanı geliyormuş her şeyin.Bazı şeylerin boşluğunu kavramak kimi zaman 2 saniye kimi zaman 2 gün kimi zaman 2 ömür alır belki de.Yol yakınken vazgeçmem gerekenlerle geldim sana.En başta da kendimden hiç vazgeçmeyişimle geldim...
Bol bol okuyorum son zamanlarda.Bana nasıl iyi geldi anlatamam.Okumadıkça kendine küsen,kendini önemsiz hisseden biriymişim ben bunu anladım.Yeniden keşfe çıktım ruhumu.Her defasında farklı kıtaların bulunacağı keşiflerle doludur ruh denilen şey.
Bugün sonu olmayan hikayelerimi kabullenip geldim sana.Varsın olmasın sonlar , onlar yarım güzeller dedim...Geri kalanlara son yazmak benim elimdeyse şayet son mürekkebimi akıtmaya geldim..
Sana geldim,kendime geldim..Bu kez aynada kendine gerçekten gülümserken bak diye geldim..

15 Aralık 2008 Pazartesi

Uzun Ara-Uykusuzluk-Bir Obsesiften Saçmalıklar

Bir kez uyuyamayacağını hissetmek uykusuzluğa sürükleyen en önemli nedendir.Baş ağrım beni yatağa doğru sürükledi ve yattım.Ama uzun süredir kıvranıyorum yatakta.Düşüncelerimle cebelelleşiyorum adeta.Ben kovaladıkça üzerime doğru gelen düşüncelerimle...


Uzun zamandır yazmadım.Hem de yazmaya çok ihtiyacım olmasına rağmen.Niye yazamadım?Çünkü iyi yazamayacağımı düşündüm.İşte aslında bu gece uyutmayan ana düşünce de bu beni.Çok iyi yapamadağına inandığın her ne varsa at çöpe gitsin.Obsesif ve zavallıca bir düşünce belki de ...


Üşüyorum,çok üşüyorum..Ev sıcak(mış). Üstelik kaloriferler yanıyor;ama ben iliklerime kadar üşüyorum.Her şeyi iliklerine kadar yaşayan küçük kız iliklerine kadar üşüyor.

Komiksin kızım diye çıkıştım kendime.Şuncağızcık yaşında bunca şeyi dert edip dünyayı kocaman algılamak senin neyine?Hiç klişelere kulak vermedin mi sen?İlerde ,büyüyünce(!) o yaşımdayken her şeyi dert ediyordum,insan yaş geçince onlar da ne ki düyor diyeceksin(miş).



Bak yine damdan düşer gibi,daldan dala atlar gibi yazıyorsun.Organizasyon sıfır.Düşüncelerinin dağınkılığını ve milyonlarca diğer düşünce arasından sıyrılışını açık veriyorsun her zaman.

AÇIK VERMEMEK üzerine proglaman kendini kar etmiyor demek ki her zaman.


Dokunduğum her şey yanıyor gibi...Dokunmaktan korkar oldum.İçine bir nebze umut kattığım bütün yemekler yanlış sos kurbanıymış gibi acı bir tada bürünüyor.Bense çaresiz bir bakışla kendime acımaktayım.Kendime acıyacak kadar düşmüş egom..(Egoma sataşanlara duyrulur)


Ne çok susan ne de çok konuşan ben, ben değilim..Riyakarlık yapıyorum manasında söylemiyorum bunu.Hepinize ayrı duvarlar koyuyorum.Kimininki daha kalın,kimininki renkli,kimininki şeffafa yakın(katze)...


Hiçbir tema,hiçbir doğru düzgün amaç güdülemeyen ;ama ifade bende ettim hissiyatı yaratmış bu yazıma son veriyorum.

Akli melakelerimin yerinde olduğu zamanlarda üzerine düşünülmüş yazılar yazabilemek umuduyla...

28 Ekim 2008 Salı

ÇIĞLIK

Bir gün mutluluğu anlatmak istiyorum burada.Ama henüz çok erken sanırım.Şu an en iyi bahsedebileceğim şey mutsuzluk.Gözyaşlarımın sıklıkla döküldüğü günlerdeyim yine.Mutsuzluğu iliklerimde,ruhumun en ücra köşelerinde hissediyorum.Memnun olamama sendromu benden kaynaklı gibi görünse de aslen bilinse, benim aksi için çok çaba sarfettiğim anlaşılırdı.
Biri sımsıkı sarılsa mutsuzluğum geçecek gibi; ama esas sorun burda.Kimsenin sarılmasına izin veremeyecek kadar uzaklaştım hayattan yaralarımı yanıma alarak.En yakınım bile fırtınalarımdan haberdar değil artık.Kendimim, yalnızım...
Hayal kuruyorum bazen.Öyle iyi geliyor ki anlatamam.Sanki onlar da olmasa yaşayamayacakmışım gibi.Ama hayallerin de kötü bir yanı var: Elbet gerçeğe dönüyorsun.
Peki nedir bu gerçek,beni mutsuz eden gerçek?Kelimelere dökemeyeceğim kadar derinlerde bir yerde yatıyor o gerçek.Biraz dikkatli baksanız aslında bir kaç saniye sonra gözlerimde ses bulacak bir çığlık görürsünüz.Mutsuz çığlıklarım gözlerimde ses buluyor artık...

16 Ekim 2008 Perşembe

Ağlarken...

Gözlerimden süzülen yaşlar, paramparça kalbimin akıttığı kanlar gibi şimdi. O kadar çok şey var ki uğruna ağladığım ve anlatamadığım...Öylesine benler var ki içimde haykıramadığım...
Gözlerimi kapadığımda hiç uyanmadığımı hayal ettim ve bir an için hoşuma gitti.Öylesine göstermediğim mutsuzluklar yaşıyorum ki bazen uyanmama fikri bile hoş gelebiliyor böyle.Sırtlandığım yükleri taşıyamıyorum artık...Ben daha küçüğüm, küçücüğüm diye haykırmak istiyorum...Öylesine yok hissediyorum ki kendimi sevgiye muhtacım.Sanki beni kimse sevmiyormuşçasına açım sevgiye....
Ne kadar çok kulaklarımı tıkar oldum değil mi?? O kadar çok ki artık duymak istemediklerim.Bir gün biterdi hani, niye bitmedi hala?Niye ben o hayallerimden çok da uzağım hala..Sanıyorsun ki senden her şeyin mükemmel gitmesini istiyorum.Hayır bu değil isteğim.Ama bu can yakan ve tekrarlanan,beni sürekli girdabına sokan olaylar bitsin istiyorum.

Ama hangimiz istediğini alıyor ki bu hayattan?

8 Ekim 2008 Çarşamba

BOŞLUK

Ruhumdaki boşlukları algılamaya çalışıyorum tam da şu an.Öylesine çok ve öylesine savruklar ki esiri olduğum duygularımla beraber kontrol edemiyorum onları.Ben...Her şeyi kontrolü altına alma çabasında olan ben kendi hislerime sahip çıkamıyorum.
İsteklerimin bilincimde yarattığı kaos beni boğuyor.O istekler ki tamamına yakını mantğıma aykırı ve yoğun bir nefsani haykırış...Hatta öylesine nefsani ki beni hikayelerimin sonlarını düşünmekten alıkoyuyor.Orta bir duygu anlayışı ve normal bir yaşamın dışında oluşturduğum obsesif düşüncelerimin tetiklediği duygular gün gelip yok olursa şayet belki de o zaman büyümüş bir kız olacağım...ı

29 Ağustos 2008 Cuma

Az önce damla damla akan gözyaşlarımdan ziyade barındırdığım nefretti sanki...Bugün gerçekten şu yaşımda hayatın beni ne kadar yorduğunu farkettim...Ve küçümsedim kendimi