BLOGGER TEMPLATES AND TWITTER BACKGROUNDS

29 Nisan 2009 Çarşamba

Kus" abilmek"

Fevri tavırlarla yükselen sesim bugüne kadar verilmeyenleri, ya da karşılığı olmayan yatırımları haykırıyor gibi.Bütünleme telaşı içinde ruhum yine...Kusma eyleminin getirdiği utançla yapılan vicdan muhasebeleri içindeyim. Biraz daha sıksam dişimi ulu orta kusmazdım belki diyerek midemden çıkanları düşünmekteyim.

Onca vicdan muhasebesi kustuklarımı mideme geri gönderemez ki zaten; ama aşikar ki kusmak da mideyi rahatlatmıyor bazen...Yüz kızartan bir eylem midir kusmak yoksa son derece insani ve anlaşılır mıdır ?... Belki de her gün hikayelerini ulu orta kusanların yanında daha mı az ayıplanabilir bir haldeyim.Sadece annesinin kucağındaki kusan "ateşli " kız çocuğu muyum? Çocukların hastalıkları daha mazur görülür elbet...

26 Nisan 2009 Pazar

Aslında o kadar narsistim ki kendime hayran kalacağım şeyler yapamadığımda bu yüzden nefret edebiliyorum kendimden...Yüksek egomun içindeki ezik kıvam...İşte buyum ben !..

25 Nisan 2009 Cumartesi

Ego Temalı Başlıksız Sesleniş

Öylesine bir boşluk ki ardını asla göremiyorum. Bu uğurda hata yapabileceğim vakittir artık.Suçluluk duygusundan sıyrılıp bu kadar vicdan muhasebesi yapacak kadar iyi olmanın lüzmu yok belki de...
Egolarıma hizmet işte...Gerisinin anlamı yok..
Hangimiz birbirimizi egolarımıza kurban etmiyoruz ki?
Neden burdasın?
O halde işe yara.
Sorumluluk mu?
Hayır, sorumlusu ben değilim!.. Artık hiçbir şeyden sorumlu olamayacak kadar kullandım sorumluluk limitimi.
Sorumlusu sensin belki de...Karar veriryorsun ya da verdirtiyorum... Önemi mi var ?...Egosal hazlarıma hizmet ettiğini söyleyebilecek kadar dürüstüm hem sana hem kendime.Zaten o koskoca dünyan sadece ihtiyaçlar bütünün, kendine hizmetin.Hepimizin öyle, dahası da yok.
O halde koş işte!...

21 Nisan 2009 Salı

Kendime Bir Mektup

Yalnız olabilme vaktidir artık...
Yeteri kadar saramıyorlar seni üzgünüm; ama bu gerçek katlanılmaz bir hal almamalı.
Sebebini bilmediğin bir şekilde sürekli devrilen, kökten sarsılan hayat dengelerinin durulacağı bir vakit olacak elbet...
Umut hissetmek gerekir.
Bana hiçbir şeyin için umudun olmadığını söyleme! Eğer olmasaydı şu an nefes bile alamıyor olurdun,emin ol...En karamsar anından bile düzelebiecek umuduyla vazgeçebiliyorsun...
Mutsuz olmayı kanıksarken bir yandan, bir yandan da küçücük yaşına bakmadan hayatla dalga geçmeyi ona kocaman gülümsemelerle karşı çıkmayı öğrendin. Her gözyaşının ardından başka bir anında öc alır gibi patlattığın kocaman gülümsemelerin var...
Bildiğin bir şey var çünkü; bugün , yarın ya da çok uzak bir tarihte ; ama mutlaka bir zaman hayat yatırımlarına karşılık verecek. O vermesse sana ait olması gerekenleri söke söke alacaksın.

Ağla istersen şimdi; ama elbet yarın yine dört bir yandan gülücük dağıtan bir şuursuz olacaksın...

18 Nisan 2009 Cumartesi

Çırılçıplak

Biz dili kullanarak benliğimi biraz örtüp haykırabilmek istedim yazıya başlarken; ama olmadı. Anlatılmak istenen öylesine bendendi ki o cümleler için biz dili kullanmak belki de yalan söylemek demektir. İşte bu yüzden ben dili kullanmayı denedim ; ama sanırım bunu yapacak kadar da yalın bir cesurluk sergileyemedim.
Ben derken çıplak olmak gerekir.Üstü kapalı benler kullanabilirim ancak bu yazı için. Siz hiç neyi eksik bulduğumu açıkça söylediğimi duydunuz mu, okudunuz mu?

Çırılçıplak olmak güneşe ya da soğuk havaya karşı koyamamak demektir ve bu yüzden de çıplak olmak dirençsiz olmak demektir... Çıplak olmak mahremini sergileyebilmek demektir...Çırılçıplak olmak belki de biraz fütursuz olmak demektir tıpkı çırılçıplak sözler söyleyebilmek için geretiği gibi...

Çırılçıplak mutsuzluk cümleleri kuramazken ne diye mutsuzluğumu yazıyorum ki?...Çırılçıplak yalınlıklar, çırılçıplak ruhlar, ifadeler aramaktayım çırılçıplak olmak için.Başlarkenki benden sapmış ve aslına ulaşamamış bu yazıyı noktalamalıyım bu yüzden.Bir kaç anlaşılabilir söz söylenmiş varsayalım çırılçıplak olamayan benliklerimiz (bizim benliklerimiz (!) ) üzerine...
Bir IAMX şarkısı sözleri, bu yazıdaki alt metni ya da arayışı açıkça veriyor zaten.


"Keep me fed, keep me watered, naked but safe"...

15 Nisan 2009 Çarşamba

Ergen Olma Hakkımı Kullanıyorum (!)


İçimdeki ergeni susturmam gerektiğini söyleyen otoriteler var değil mi? Büyümek ve bir kadın gibi davranıp tırnak içerisinde saçma diyerek vurgulanan eylemlerden uzak durulması gerektiğini söyleyen toplumsal öğretiler, çok bilmiş ,büyüyüp de kocaman olmuş insan örnekleri var. Kahkahalarımızı, danslarımızı, oturuşlarımızı belirleyen normlar var. Birlikte yaşama kurallarının ötesinde bizleri aynılaştıran, monotonlaştıran, pasifize eden normlar var...

Tüm bu cümlelerim az önce benden bir parça olduğunu, beni gülümsettiğini ve varlığıma çocuksu bir şenlik kattığı için burda fotoğrafı olmasını gerektiğine inandığım bir ünlü üzerine kuruldu. Çünkü içimden bir ses büyüyen ve realize olmuş bir dünyada yaşayan bir yetişkinin ünlü bir erkeğe olan hayranlığını ergen tavrı olarak görüldüğünü yüzüme çarptı.

Arınmak gereken etiketler... ahahah...
Kendini algılayabildiğin kadarsın ey insan!...
O halde ben ergen olma hakkımı kullanıyorum. Buyrun bakalım "jared Leto" ...

10 Nisan 2009 Cuma

Elektirkler yok bu dünyada henüz. Karanlıklarla örtülü gerçeklere ulaşabilmek için daha derin katlara merdivenle inmeye mi ihtiyacımız var yoksa tam da durulması gerektiği yerde mi duruyoruz zaman gösterecek.Ama en azından temel bir parça bulunmuş gibi yapboza...

9 Nisan 2009 Perşembe

Kelimeler"im"

Gözyaşlarımla beraber sarılacak hiçbir şey bulamazken kelimelerime sığınıp bir şeyler yazmak istedim...Saçma şeyler yazacağımı ya da yazdıklarımın son derece kötü ve organizasyonsuz olacağını biliyorum şu anda ; ama yine de yazmak istiyorum.Çünkü kendime ait hiçbir şey göremezken şu hayatta kelimelerime sıkıca sarılmak, onları kontrol edebilmek beni bir an olsun rahatlatıyor. Pasifize ettiğim benliğimden çıkacak şaşalı cümleler bir nebze olsun ego tatmini sağlayabiliyor demekki.Şaşa dediğim de kendi acizliğimin ifşası. Ne büyük bir paradoks değil mi ? Acizliğimin ifşasını iyi bir dille yaparak acizliğimden kurtulmaya çalışıyorum ya da onu kanıksıyorum...
Şu bir kaç cümleden sonra kendime bir fincan çay doldurup yeniden sorumluluklarımın başına döneceğim...Sonu olmayan kaçışlara sığınmak mı yine, yoksa sahip olduklarını kaybetmekten korkmak mı dersiniz bilmiyorum ; ama aşikar ki yapacak bir şeylerim ve sorumluluklarım olmasaydı nefes dahi alacak durumda olamazdım.


Ve teşekkürler Tanrı'm beni yazmayı öğrendiğimden beri sürekli bir şeyler yazmaya teşvik ettiğin için...

4 Nisan 2009 Cumartesi

Biz Güvensizler

Güvensizlikle yaşayabildiğimizi söylesek de hep güvenmeyi bekledik...
Sağlam bir zemin aradık sıkıca basabileceğimiz...Korkusuzca zıplayabileceğimiz...
Ne de çok denedik...Bir öncekinden farklı olsun istedik her tecrübemiz.Öğrendiklerimizi ekledik yeni olanlara ve belki bu kez olur dedik...
Hüngür hüngür ağlayarak, korktuklarımızı kuşkusuzca açabileceğimiz bir kucak istedik...Arınabilmek istedik ...
Özel olanları aradık hayatta, basit olanlar normal seyrinde giderken...
Çok düştük sanırım.Her düşüş bir iz bıraktı ve izlerimizle devam ettik...
Hala ne kadar da başarısız değil mi?
Yalnızız, güvensisiz.Özel bir dünya yokmuş bize ait.
Sımsıkı sarılacak kadar temiz bir hayata tutunamadık daha...
Biz güvensizler ...
Belki bir gün diyecek kadar umutu olabilirsek hayatta belki bir gün olur...

İlişkilerimiz

Var olan tüm ilişki biçimlerimizin ayrı bir formları, daha da net bir anlatımla söylemek gerekirse bir bedenleri vardır. Anne, dost, arkadaş, X , Y, Z, Ayşe ya da ne varsa başka ilişkili olduğumuz hepsinin kendine özgü bir bedeni vardır. Tıpkı bir insan bedeni gibi de değişirler zaman içinde. Yaşlanır ya da ölürler, ya da estetikle başka bi hale bürünürler. Ama kuşkusuzdur ki hiç bir ilişki bir önceki günün aynısı değildir.Yaşanılan bir eklenti olarak geri dönmüştür bedene...
Her şeyiniz olduğu anda fazlaca gösterdiğiniz iç yüzünüzden korkarak geri çekilmek isteyebiirsiniz bir dostunuzdan... Onu eskisi gibi sımsıkı tutmak istemez elleriniz; belki sizdeki bir eksikliğin tam halini onda görecek kadar ergin bir egonuz, ya da onu ondaki eksikle kabul edebilecek tahammüllü bir sevginiz yoktur.
Sevgi pıtırcıkları olalım eşliğinde yazacak kadar romantik gözlüklü yaşımı ya da ruh halimi geçtim sanırım.Kimse en iyisini kendisi için istemeyecek, birini kendi çıkarı için sevmeyecek kadar düşük bir egoya sahip değil...
Herkes kendi için var..İnansak ya da inanmasak da..
Sonsuza değin tutunacağımız dal kendimizden başkası olamaz..

1 Nisan 2009 Çarşamba

Kürtaj

Ağlamak kimi zaman kürtaj olmakla aynı anlamı içerebiliyor bende...
Gerçekleşemeyecek olanları doğmayacak bir çocuk gibi vücut dışına alma gereksinimidir ağlamak bazen...İçimde büyümüş olanları başka bi beden gibi taşırken vücudumda, hepimizin yaptığının aynını, dışavurumu yaşatmam lazım bünyeme...Dünyaya gelmesini istemediğiniz bir şeyi ne kadar içinizde tutabilirsiniz ki?..